ANNECE / Kavuşmamızı Anlatmalıyım Ona


KAVUŞMAMIZI ANLATMALIYIM ONA !!!

10.MASAL
Bir melek açtı gözlerini ve sessiz bir çığlık bıraktı yeryüzüne. O, Rabbin elle tutulur gözle görülür olarak gönderdiği tek melekti. Masumiyeti karşısında insanlığın tek masumluğu, döktükleri gözyaşı olabilirdi. Bende sadece gözyaşlarımla karşıladım haykırışlarını…
Zamanın geçmek bilmediği son aylara karşılık kavuşacağımız gün, saat o kadar çabuk ilerledi ki sanki dünya bile yörüngesinde hızlı dönmeye başlamıştı. Gözlerimi kapadığımı ve sonra açtığımı bilmekten öte kollarıma konan ufak bir bedenin soluğundaki sıcaklık, baştan ayağa tüm benliğimi titretmişti. Açılmakta zorluk çeken göz kapaklarım bu varoluş karşısında sanki bu anın gelişini karşılar gibi tamamen aydınlığa kendini açarak bu güzel varlığı gözlerime resmetti. Evet, minik bir yüz, minik bir ağız ve minik bir beden… Göğsümde hissettiğim o minicik dudaklarının arasından çıkan soluğunun sıcaklığı, bana hayatımın geri kalanında hep onun için kendimde olmam gerektiğini tüm varlığıyla öğretti. Bu minik varoluş İlk öğretisini daha ilk kavuşmamızda gerçekleştirdi. Yüzüne baktığımda düşüncelerimde ‘evet’ dedim. ‘Evet, kesinlikle seni kollarıma almadan resmini yeryüzüne çizebilirdim’ diye geçirdim. Tam da hayallerime yansıyan çizgileri ve renkleriyle karşımdaydı. O, aşık olduğum babasının renklerine sahip, aşkımıza ait olduğunu belli eden yüz hatlarını taşıyan bir melekti. Biliyorum çok değişecekti. Ama ne kadar değişirse değişsin ona baktıkça hep ‘bizi’ görecektik.
Kızımla ilk buluşmamın heyecanının yanında sol tarafımdan gelen seslere başımı çevirdiğimde, aşkımın gözlerinde gördüğüm mutluluk ve birkaç damla temsili yaşın beni bu kadar mutlu edeceğini hiç bilemezdim. Kollarıma kızımızı kendinin bıraktığının bile farkında değildim. Onu da bu kadar duygulandıran ikimizin bir araya gelişini görmekti ya, bunu da birkaç saat sonra ancak anlayabilmiştim.  O an tek hissettiğim bu küçük bedenin ‘artık sen benim sırtımı yaslayacağım dağımsın’ der gibi bedenime yaslanışıydı. Bu bambaşka bir aşktı. O an fark ettim ki hayatımın geri kalan kısmında aşkımdan kıskanmayacağım tek varlık o olacaktı ve o artık ikimizin birbirimize duyduğu aşkın da üstüne çıkmış bir aşkın sahibiydi.
Babamızdan sonra gözlerim annemi, anneannemizi aradı. Sesini duymuştum ‘aşkım’ diye seslenmişti bana, ama nerede olduğunu seçememiş anlayamamıştım. Sonra buldum onu, oysa uzakta değildi. Damadının yanında, omzuna elini koymuş onun ağlamaklı haline gülümseyerek dalga geçiyordu. Oysa kendi halinin farkına varılmaması için bunu kendine kamuflaj olarak kullanıyordu. Mutluluğu gözlerinden görülüyordu. Oda da kimse olmasa belki de bana sarılıp ağlardı. Ama yok onu da yapmazdı. Bilirdi o başlarsa ben devamını gayet gönüllü bir şekilde getirirdim. Annemin gözleri gözlerimi bulduğunda ona o kadar çok şey anlatmıştım ki ‘acaba beni anladı mı?’ diye düşünmeden edemedim. Yıllarca ‘Anne olduğunda beni anlarsın kızım’ diyen sesi doğumhaneye giderken, hatta narkoza bedenimi teslim ederken hep kulaklarımda çınlamıştı. ‘Anne, seni anlamak için anne olmama gerek yoktu. Çünkü bazen sen bana evlat oldun. Hastalığında, yasında, mutluluğunda, acında hep omzumu kendi dağın belledin. Yıllarca benim dağım oldun. Bazen de senin beni dağın yapmandan gurur duydum.’ Diyebilmeyi istemiştim. Anlamışmıydı? Anneme bakarken hayata dair hiç pişmanlıklarım olmadığını fark ettim. Anneme ve rahmetli babama karşı tek bir pişmanlığım vardı. Onlara her gün ‘seni seviyorum’ demediğim ve bu sevgimi göstermediğim için çok pişmandım. Babamdan yana dünya yolunda şansım kalmadı belki ama, annemden yana bu şansımı daha iyi kullanacağıma kendime o an söz verdim. Herkes için birkaç dakikada yaşanan bu durum benim için o an durmuş bir zamanın içinde düşüncelerimde kendi kendine oynuyordu. Başucumda bulduğum babaannemiz gözlerindeki gülümsemeyle hem torununa hem de bana bakıyordu. Gözlerinden okunuyordu ‘Şükür rabbime’ diyordu. Ne de olsa yolcumuz çok uzun bir yoldan gelmişti. Herkesin korkuları vardı. Sadece kimse kimseye korkularını dile getirmemiş, duayla sabırla beklemişti.
İşte meleğim sana kavuşmamız böyle gerçekleşti. Sen şimdi, aylardır benim geldiğinde uyuyacağını hayal ettiğim beşiğinde mışıl mışıl uyuyor, seni güldüren meleklerinle oyunlar oynuyorsun. Ben de sesini duymam da çok ağlarsın diye gelip gidip seni kontrol ediyorum. Gece boyu biz uyurken ikimizi de kontrol eden babanda yanı başında uykusuzluğunu gidermek için huzurlu bir uykunun kollarında. Sen dünyaya ve bize alışmaya çalışırken biz de sana nasıl yardımcı olabiliriz diye mutlu bir telaşın içindeyiz. Meleğim, bize bunu yaşattığın için teşekkür ederiz. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar